Şamanizm insanoğlunun en eski ve en yaygın dinsel pratiklerinden birini tanımlar; şamanlardan etkilenen ruhlara inanca dayanır. Erkek ya da kadın, bu şamanların büyük güce ve bilgiye sahip “özel kişiler” olduklarına inanılır. Değişen bir bilinç durumuna ya da trans durumuna girdikten sonra, diğer dünyalara gidebilir ve orada yaşayan ruhlarla etkileşime girebilir.
Öbür dünyaları kontrol eden güçlü ruhlarla pazarlık çoğu kez şaman faaliyetlerinin kilit yanıdır. Örneğin şaman, av hayvanlarının (bazı geleneksel toplumlarda özsel) ruh dünyasından bu dünyaya salınmasını, geleceği görmeyi ya da hastaların dertlerine derman vermesini ister. Buna karşılık ruhlar (arabulucu gibi hareket eden şaman aracılığıyla) insanlardan kendilerine adak sunmalarını ya da bazı kurallara ve davranış kodlarına uymalarını isteyebilir.
Şamanların şifacı olarak oynadıkları önemli rol, yolculuklarının basit bir şekilde kişisel ve özel olmadığını gösterir. Onlar bu rolü öncelikle topluluktaki acı ve sıkıntıyı hafifletmek için üstlenirler. Sahraaltı Afrika’da “cadı doktor” ve Kuzey Amerika’da “büyücü hekim” gibi, şamanları tarif etmek için kullanılan bazı terimler (şimdi büyük ölçüde eskimiş) bu işlevin yansımalarıdır.
Avrupa’da Şamanizm 45.000 yıl öncesinden modern zamana kadar birçok toplumun egemen özelliğiydi. Vikingler, 8. yüzyıl ile 11. yüzyıl arasında Seiðr olarak bilinen şamanik bir kehanet biçimi uyguladı; bir erginleme kurbanında kendini Dünya Ağacı’na (evrenin ekseni) asan İskandinav Tanrısı Odin ile ilgili ortaçağ mitlerinde de şaman öğeler görülür.
16. ve 17. yüzyıllarda İtalya’da Friuli’li ruh-savaşçıları Benandanti’de (bir tarımsal bereket kültü) ve İskoçya’nın gece uçan “kör yaratıklar”ında (perilere benzer ruhlar) şamanik izler belirgindi. daha yakın zamanlarda Korsika’nın mazzeri rüya-avcıları açık şamanik etkiler gösterir.
Avrupa’da Şamanizmin en uzun kayıtlı tarihi İskandinavya’nın kuzeyinde, bugün Sápmi (daha önce Laponya) olarak bilinen bölgededir. Burada yarı göçebe ren geyiği çobanı ve kıyı balıkçısı olan Sami halkı eksiksiz bir şamanik dini 18. yüzyılın başına kadar sürdürdü, son yıllarda da kısmen canlandı. Samilerin dinlerini tarihsel kanıtların yanı sıra, Kuzey Asya’da ve Amerika Kutup Bölgesindeki akraba kültürlerle karşılaştırarak yeniden inşa edebilirler.
Sami şamanlar, başka bir deyişle noaidi mesleklerini miras alabildikleri gibi, ruhlar tarafından doğrudan seçilebilirlerdi de. Diğer bazı kültürlerde şaman olmak için “seçilmiş” olanlar, yoğun bir hastalık ve stres dönemi, ölüp sonra dirilebildikleri rüya olayları yaşardı.
Sami şamanların transa geçerken taklit ettikleri kurt, ayı, ren geyiği ya da balık gibi, hayvan biçiminde yardımcı ruhları vardı. Şamanların taklit ettikleri hayvan “haline geldikleri” söylenir; bu durum görünür, dışsal bir değişiklikten çok içsel bir dönüşüm süreciyle gerçekleşir.
Sami şamanının transa geçmesine yardım eden üç şey vardı. Birincisi, çoğu kez dondurucu kutup ısısında çıplak çalışarak ulaşılan yoğun fiziksel yoksunluktu. İkincisi, kutsal “rune” davulunu ritmik çalmaktı (Yakutlar ve Buryatlar gibi benzer halklar arasında davula “şaman atı” denilir); davul yukarıdaki tanrılar dünyasının, aşağıdaki ölüler dünyasının ve insanların yaşadığı (yeryüzü) – Dünya Ağacı’yla birbirine bağlanan üç alem – imgeleriyle süslenirdi. Şamanın transa geçmesine yardımcı olan üçüncü yol, psikotropik (zihin değiştirici) sinek mantarının (Amanita muscaria) yenmesiydi. Şaman mantarı yedikten sonra transa geçer, ölmüş gibi katılaşıp hareketsizleşir. Bu süreçte erkek Sami şamanın muhafızlığını yaparken, kadınlar yukarı ve aşağı dünyada yapılması gereken işlerle ilgili şarkıların yanı sıra, şamanın sağ salim eve dönmesine yardım eden şarkılar da söylerdi.
Çoğu kez bir sihirle onları uyandırmakla sorumlu olanlar, sihirli sözcükleri unutması yüzünden öbür dünyadan hiç dönmeyen Sami şamanların öyküleri anlatılır. Bir şamanın, muhafızı olan kişi ruhunun “üçüncü karanlık köşede, turna balığının bağırsakları”ndan geri çağrılması gerektiğini hatırlayana kadar üç yıl kayıp kaldığı söylenirdi. Uygun sözcükler söylendiğinde , şamanın bacakları titreyip uyanmış, sonra da muhafızına lanet okumuş.
Sami şamanların, dağın altındaki ya da üstündeki ruh dünyasına girmeden önce dünyanın merkezinden bir dağa (kozmik eksen) uçtuğuna inanılırdı. Tipik olarak bir balık-ruha binebilir, bir kuş-ruh onlara yol gösterebilir, bir ren geyiği-ruh onları koruyabilirdi. Yukarı Saivo dünyasında yolcuğuna, av yardımı ya da başka bir tür yardım dilemeye çıkılırdı, yeraltı dünyası Jabmeaymo’ya yolculuk, hasta bir kişinin canını geri getirmek için yapılırdı. Bu yolculuk yeraltı dünyasının hanımefendisi adaklarla yatıştırıldıktan sonra yapılabilirdi. Şamanlar yukarı ve aşağı dünyaların ruhlarıyla iletişim kurabilirdi; çünkü şaman eğitimi, ruhların gizli dilini öğrenmeyi gerektirirdi.
Netsilingmiut (Netsilik İnuit) şamanları – bugünkü Kanada’dan (Hudsan Körfezi’nin batısı) bir Kuzey Kutup kültürü – Samilerinkine benzer dinsel inançları vardı. Fırtınaları dindirmenin ve şifacılık yapmanın yanı sıra, insan dünyası ile yer, hava ve deniz ruhları arasında aracılık yapardı. Bir şaman seansı her zaman loş ışıkta, bir kar kulübesinde ya da çadırda yapılırdı. Şaman özel şarkılar söyleyerek yardımcı ruhlarını çağırırdı. Transa geçtikten sonra kendisine ait olmayan bir sesle – çoğu kez derin, davudi bir sesle, bazen de tiz bir sesle – konuşurdu.
Bu trans durumundayken şaman ruhunu gökyüzünde, kadınlara doğurganlık ve avda iyi şans getirdiğini düşünülen ay adam Tatqiq’i ziyaret etmeye gönderebilirdi. Tatqiq, şamanların sunduğu adaklardan memnun kalırsa, onları hayvanlarla ödüllendirirdi. Ay gökyüzünde görülmediği zaman, Netsilikler ölüleri beslemek için hayvan avına çıktığına inanırlardı.
Bir Netsilik söylencesine göre, bir gün büyük şaman Kukiaq, buzda nefes alan bir delikten fok yakalamaya çalışıyordu. Yukarıya baktı ve ayın giderek kendisine doğru hareket etmekte olduğunu anladı. Başının üzerinde döndü ve bir balina kemiğinden kızağa dönüştü. Kızağın sürücüsü Tatqiq, Kukiaq’a kendisine katılmasını işaret etti ve onu alıp gökyüzündeki evine götürdü. Evin girişi geviş getiren bir ağız hgibi hareket ediyordu ve odaların birinde güneş bir bebeğe mama veriyordu. Ay, Kukiaq’tan kalmasını istemesine rağmen, o evini bulamayacağından korktu. Bu yüzden bir ay ışığı huzmesi üzerinden kayıp yeryüzüne, ayrıldığı deliğin bulunduğu yere güvenle indi.
Netsilik şamanlar bazen ruhlarını okyanusun dibindeki deniz ve kara hayvanlarının hanımefendisi Nuliayuk’u (Sedna olarak da bilinir) ziyaret etmeye de gönderirdi. Nuliayuk, Netsiliklerin yiyecek ve giyecek bakımından bağımlı oldukları fokları tutma ya da serbest bırakma gücüne sahipti. Bu nedenle Netsiliklerin üzerinde büyük bir nüfuzu vardı. Netsilikler onun katı tabularından birini ihlal edince, fokları hapsederdi. Ama şamanlar onun sulu yeraltı dünyasına inip saçlarını örünce, genellikle sakinleşir ve fokları açık denize bırakırdı.
Netsiliklerin şaman geleneği 1930’lara ve 1940’lara kadar sürdü. Netsilik topluluğu içinde yalnızca şamanlar (ya da angatkuk) – kendi muhafız ruhlarınca korunan – dünyayı dolduran tehlikeli ve kötü ruhlardan korkmazdı. Bir Netsilik şamanın birden çok yardımcı ruhu olabilirdi. Örneğin şama Unaraluk’un ruhları, ölü anne ve babası, güneş, bir köpek ve bir deniz akrebiydi. Bu ruhlar yerin altında ve üstünde, denizde ve gökyüzünde varolanlarla ilgili Unaraluk’a bilgi verirdi.
Aşağıdaki şaman aydınlanması, İglulik İnuit şaman Au, Danimarkalı kaşif Knud Rasmussen’e anlattı. Au, yaşamında yalnızlık aradığı, derin melankolide olduğu ve kontrol edilemez bir biçimde ağladığı bir dönemi hatırlamaktaydı. Sonra bir gün üzerine muazzam, esrarengiz bir neşe duygusu geldi. Bu katışıksız sevinç nöbetinin ortasında, “-Nasıl olduğunu bilmeden bir şaman oldum. Artık Şamandım.” diye açıkladı. Au ondan sonra tamamen farklı bir biçimde görebiliyor ve işitebiliyordu: “-Quamaneq’imi, aydınlanmamı almıştım… Ben yalnızca yaşamın karanlığında görebilen kişi değildim, insanlara görünmeyen ama yerin, göğün ve denizin bütün ruhlarına görünen aynı ışık benden de şaçılmaktaydı ve şimdi bunlar bana gelip benim yardımcı ruhlarım oldu.”
İnananlar – Samiler
Ne zaman ve nerede? – Tarihöncesinden, Sápmi (daha önce Laponya)
MÖ 10.000 – Samilerin ataları Avrupa’nın Kuzey Kutbu bölgesinde kaya resimleri yapar.
MS 98 civarı – Romalı tarihçi Tacitus, Samilerin ilk kaydını tutar. (Fenniler olarak)
MS 13. yüzyıl – Katolik misyonerler halkı Hristiyanlıkla tanıştırsa da geleneksel Şamanizm varlığını sürdürdü.
MS 1720 civarında – “Samilerin Havarisi” Thomas von Westen onları zorla Hristiyanlaştırır, şaman davullarını ve kutsal mekanlarını imha eder.
21. yüzyıl – Pek çok Sami Hristiyan inancını izlemesine rağmen, son zamanlarda Sami şamanizminin yeniden canlandığı görülmektedir.