Mısırlıların papirüs ruloları çağdaş kitabın öncüsü olarak kabul edilir. Meşhur İskenderiye Kütüphanesi bu rulo kitaplardan oluşmuştur. Yunanlılar ve Romalılar da bu ruloları kullanmışlardır. Fakat milattan sonra 400 yıllarından itibaren papirüs rulolar yerini, parşömen ya da vellum kodekslerine bırakmış, bu da kitabın gelişiminde bir devrim olmuştur.
Kitap günümüze gelene kadar boyutları çok değişmiş olsa da biçimini hep korumuştur. Yaprakları üst üste dizilmemiş, ne idüğü belirsiz bir kitap henüz bulunmamıştır.
Eski Çin’de kitaplar birbirine bağlı bambu ya da ağaç şeritlerden yapılıyordu. Kitaba dayalı bir kültür gelişti ve asabi imparator Shi Huangdi’nin milattan önce 21 yılında celallenerek, zararlı gördüğü kitapları yaktırıvermesiyle iki elleri taş altında kalan Çinliler, yanan kitapların dumanına bakakalmışlardı.
Fakat Han hanedanı döneminde yeniden canlanan basımcılık, milattan sonra 400 yılında mürekkebin bulunmasıyla baskı tekniklerini daha da geliştirdi.
13. yüzyılda Avrupa’da, hükümdar saraylarının kalabalıklaşması ve hepten zenginleşen burjuvazinin güçlenmesi sonucu kitaba çok büyük bir ihtiyaç duyuldu. 14. yüzyılda özel cilt ve basım teknikleri geliştiren Jean Pucelle, ortaya çıkardığı eserlerle kitap basımı hususunda yakından takip edilen bir usta oldu.
Takvimler 1455’i gösterince Gutenberg’in matbaayi icat etme zamanı gelmişti. Ve bu icatla kitap yaygınlık kazandı.
19. yüzyıla gelindiğinde madeni pres, streotip ve şerit kağıt gibi basım şekilleri devreye girdi ve kitabın görünüşünü değiştirmeden maliyetini düşürme imkanı elde edildi.
Günümüze gelinceye kadar yırtılıp yakılmaktan tut, yasaklanıp toplatılmaya kadar başına bin bir türlü şey gelerek anası ağlayan kitap, büyük kitapçılarda ve mağazaların raflarında yerini alıncaya kadar akla karayı seçmiştir.