Kadim Ve Klasik İnançlar

En eski uygarlıklar, dağınık göçebe kabileler tahıl yetiştirmek üzere yerleşik yaşama geçmeye başlayınca ortaya çıktı. Daha önce yerelleşmiş dini inançlar ve pratikler gelişti ve farklı kabilelerin inançları, ortak ilahlar ve mitolojiler etrafında birleşti. Karmaşık panteonlar ortaya çıktı ve bir araya gelen çeşitli damarlardan, tanrıların ve mitik yaratıkların dünyanın işleyişindeki rolünü tasvir eden gelişkin bir mit külliyatı doğdu.

Daha biçimsel olan bu dinler gün, ay, mevsimler, hava durumu gibi doğal fenomenler ve tanrıların bunların üzerindeki etkisine ilişkin açıklamalar sundu. Çoğu kez yaratılış öykülerinden ve tanrılar ile insanların etkileşimine ilişkin masallardan oluştular. Mısırlılar gibi erken uygarlıkların bıraktığı gelişken mezarlardan anlaşıldı ki, bir öte dünya inancı vardı; ölüm ve ölü gömme ritüelleri dinde büyük bir rol oynadı. İnsanlar giderek daha büyük topluluklar halinde yerleşik yaşama geçtikçe, tanrılara adanan tapınaklar kent ve kasabaların merkezi haline geldi.

Uygarlık, tanrı ve yaratışık öykülerinin binyıllar içinde kaydedilmesine ve süslenmesine olanak veren çok sayıda yazılı dil biçimine de yol açtı. Dinsel kitabeler ilk kez, Mısır uygarlığı gibi erken uygarlıklarda mezar ve tapınak duvarlarında görüldü. Başka yerlerde Hint, Çin, Japon, İskandinav ve Kelt halk dinleri yeni doğan ulusların inanç sistemi haline geldikçe, farklı gelenekler de şekilleniyordu.

Kaynaşan İnançlar

MÖ 1500 civarında dünyanın birçok yerinde bölgesel dinsel gelenekler iyice yerleşmişti ve daha gelişkin inanç sistemleri gerektiren yeni, daha ileri toplumlar doğmuştu. Bazı yeni dinler, özellikle ilk tektanrılı inanç olan Zerdüştlük ortaya çıkarken, Museviliğin de temelleri atılıyordu.

Hindistan’da sayısız yerel dini inanç bütünleşip, Vedalar denilen eski kutsal yazılara dayanan Veda geleneğini oluşturdu. Daha sonra bu gelenek, şimdi Hinduizm olarak bilinen çoğulu birleştirici haline geldi. Bunun yanı sıra ilahlara tapmaktan çok, doğru yaşam biçimine vurgu yapan Caynacılık ve tanrılara ihtiyaç olmadan aydınlanmaya yoğunlaştığı için bir dinden çok bir felsefe olan Budizm ortaya çıktı.

Çin’de ve Japonya’da gelişen dinler de ahlak felsefesine odaklanıyordu. Büyük Çin hanedanlarının düzenli toplumunda din ve siyasal örgütlenme iç içe geçti. Efsanevi bilgin Laozi’nin önerdiği Taoculuk, Çin toplumuyla bağdaşan dinsel bir yaşam biçimi savunuyordu. Konfüçyüs bunu temel alıp, hiyerarşiye saygının yeniden yorumlanmasına dayanan ve ritüelle güçlendirilen yeni bir inanç sistemi geliştirdi. Daha sonra, Japonya’da geleneksel dinler birleşip, atalara özel saygı gösteren ve ritüel pratikler yoluyla atalarla ilişki kurmayı teşvik eden devlet dini Şintoyu yarattı.

MÖ 6. yüzyılda Yunan kent devletleri kurulmuştu ve klasik Yunan uygarlığı, Doğu Akdeniz’de güçlü bir etki yaratıyordu. Yunanlar dinin karşılığı özel bir sözcüğe sahip değillerse de, din yaşamın bir parçasıydı ve tanrıların insanlardan ayrı yaşadıklarına inanılmasına karşın, benzer bir hayat sürdürdükleri düşünülürdü. Homeros’un epik şiirlerinde yorumladığı şekliyle Yunan halkının tarihi, aynı zamanda tanrılarının da tarihiydi. Tanrıların hiyerarşisi, çok insani yaşam tarzları ve fırtınalı ilişkileriyle Yunan toplumunu yansıtmaktaydı. Tanrılar dünyanın hallerine bir açıklama sunmanın yanı sıra, abartılı insan davranışlarının nedenlerini de veriyorlardı ve onların yardımıyla, geleceği bilmek, harekete geçmek için uygun zamanı seçmek, hatta düşmanları yenmek olanaklıydı. Çoğu zaman insanların yanı başında var oldular, insanların ilişkilerine kayıtsız kaldılar; ama Yunanlar onların mutluluğunu korumak adına tapınaklar inşa etti, ritüeller gerçekleştirdi ve bayramlar düzenledi.

Erken uygarlıklar yükselip düşerken, inançlarının birçoğu solup gitti ya da yerlerini alan dinlerle bütünleşti; örneğin Yunan mitolojisinin panteonu Roma mitolojisine eklendi, Kelt ve diğer inançlarla birlikte Hristiyanlıkla birleşti. Bununla birlikte İskandinav dini gibi bazı dinler Ortaçağa kadar varlığını sürdürdü; Şinto, Caynacılık, Taoculuk ve Konfüçyüsçülük gibi bazılarıysa Modern Çağa kadar varlığını sürdürdü.

Kadim Ve Klasik İnançlar MÖ 3000 – MS 13. Yüzyıl

MÖ Yaklaşık 3000 Civarı – Eski Mısır birleşir ve İlk Hanedan dönemi başlar. İlahi bir firavun kültü oluşur.

MÖ Yaklaşık 3000 – Kelt klanları Avrupa’nın çoğu yerine yayılır; her kabilenin kendi tanrıları vardır.

MÖ 25. – 24. Yüzyıllar – Bilinen en eski dinsel yazılar “piramit metinleri” olarak da bilinen mezar yazıları eski Mısır‘ın öbür dünya inancını gösterir.

MÖ 20. – 16. Yüzyıllar – Mezopotamya’da Birinci Babil Hanedanlığı‘nda karmaşık bir mitoloji Enuma Eliş‘e kaydedilir.

MÖ 1700 – 1400 – Girit’in Minos kültüründe Yunan mitolojisinin panteonu gelişir.

MÖ Yaklaşık 1600 – İskandinavya halkları tanrı ve tanrıçalarının figürlerini yapmaya başlar ve fark edilir bir İskandinav mitolojisi geliştirir.

MÖ Yaklaşık 1200 – İran’da Zerdüştlüğün kuruluşunun olası tarihi, MÖ 18. yüzyıla kadar gidiyor olabilir.

MÖ 8. Yüzyıl – Efsaneye göre Romulus ikiz kardeşi Remus’u alt edip Roma kentini kurar.

MÖ 8. – 7. Yüzyıllar – Yunan şair Homeros İlyada ve Odysseia‘yı yazar ve Hesiodos Theogonia‘yı (Tanrıların Kökeni) yazar.

MÖ 6. Yüzyıl – Çinli bilge Laozi tao‘yu, yolu tarif eder ve Çin’de Taoculuğu kurar.

MÖ 599 – 527 – Hint bilge Mahavira Caynacılığın temel ilkelerini saptar.

MÖ 551 – Konfüçyüsçülüğün kurucusu Konfüçyüs, Çin’in Lu Eyaletindeki Zou’da doğar.

MÖ 5. – 4. Yüzyıllar – Doğu Akdeniz’de Eski Yunan uygarlığının klasik dönemi başlar.

MS 8. Yüzyıl – İlk Japon mitolojisi, Kojiki ve Nihon Shoki Japonya’nın ulusal dini olarak Şintoyu destekleyen bir kaynak olarak derlenir.

MS 9. – 10. Yüzyıllar – Vikingler gelişip dinlerini Avrupa’nın kuzeyi, İzlanda ve Greenland boyunca yayar.

MS 13. Yüzyıl – İskandinav mitolojisini tasvir eden İzlanda epik şiirleri yazılır ve Edda‘larda kayda geçirilir.

Bu yazı için 1 Yorum yorum yapılmış.

  • Sayın
    Sitenizde yayınlamış olduğunuz “Din” ve “Dinler” hakkındaki yazınızı, MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma almak istiyorum.
    İzin verip vermeyeceğiniz hususunda mail adresime bilgilendirmenizi rica ederim. Saygılarımla. Dr. Nusret Alperen

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*